BREAKING NEWS
latest
sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Aralık 2020 Cumartesi

Kanserden korunmanın 13 yolu

Bilim insanlarının tedavisi için üzerinde çalıştığı kanser hastalığı, günümüzün en önemli sağlık sorunlarının başında geliyor. Dünyada her yıl 18,1 milyon kişiye kanser tanısı konarken, 9,6 milyon kişi de kanser nedeniyle yaşamını yitiriyor. 

Türkiye'de ise her yıl 170 bin kişinin kansere yakalandığını ve yaklaşık 150 bin kişinin hayatını kaybettiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Onkolojik Bilimler Koordinatörü, Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, "Türkiye'de erkeklerde akciğer, prostat, kolon ve mide kanseri daha sık görülürken, kadınlarda meme, tiroid, kolon ve mide kanserleri daha sık görülüyor. Dünyada ise sırası ile en fazla görülen kanserler akciğer, meme, prostat ve kolo-rektal kanserler. En fazla ölüme neden olanlar ise sırasıyla akciğer, kolo-rektal, mide ve karaciğer kanserleri" dedi. Prof. Dr. Necdet Üskent, kanserden korunma yolları ile ilgili bilgiler verdi.

Sigardan uzak durulmalı: Sigara içerisinde 4000'in üzerinde zararlı kimyasal bulunuyor. Bu kimyasallar DNA'ya zarar vererek önemli genlerde değişikliğe neden oluyor. Kanser hücreleri vücutta gelişerek hızla ve kontrol dışı çoğalarak kansere neden oluyor. Akciğer, yumurtalık kanserleri, bazı lösemi türleri, ağız, gırtlak, üst yutak, burun ve sinüsler, yemek borusu, karaciğer, pankreas, mide, böbrek, mesane, rahim ve bağırsak kanserleri doğrudan sigara kullanımı ile ilgili.

Şeker doğal yiyeceklerden karşılanmalı: Vücutta kanser hücreleri dahil, tüm hücrelerin şekere ihtiyacı var. Şekerin neden olduğu aşırı kilolar, bel çevresindeki yağlanma ve obezite de kanseri tetikleyen en önemli faktörler arasında. Şeker sebze ve meyvelerden karşılanmalı. Çocuklara küçük yaşlardan itibaren sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırılmalı, sağlıklı atıştırmalıklar özendirilmeli. Fazla yağlı ve şekerli gıdaların tüketilmesinin kanserle ilişkili olduğu kanıtlanmış. Şekerli gıdalar vücutta enflamasyonu da (iltihap) artıyor. Kanserin kökeni olan enflamasyon, kanser hücrelerinin çoğalmasına da neden oluyor.

Yağlı yiyeceklerden uzak durulmalı: Kızarmış yiyecekler, yağlı etler ve diğer yüksek yağ oranlı yiyecekler daha az tüketilmeli. Günde en az 5 tane meyve ve sebze yenmeli, özellikle yeşil yapraklı ve yüksek C vitaminli besinler, turunçgiller tüketilmeli. Yulaf gibi tahıllar ve haftada 2 kez balık tüketilmeli. Ayrıca ailesinde kanser vakaları olanlar beslenmesine dikkat etmenin yanı sıra düzenli taramalarını da ihmal etmemeli.

Hareketli yaşam tarzı benimsenmeli: Egzersiz kanser, diyabet, tansiyon, kalp hastalıkları gibi hastalıkların görülme riskini azaltıyor. Düzenli egzersiz metabolizmayı olumlu etkileyerek, bağışıklık sistemini güçlendirerek, fazla kiloları yok ederek ve stresi azaltarak kanser riskini azaltıyor. Metabolik sorunlar, bağışıklık sisteminin zayıflaması ve fazla kilolar da kansere yol açan başlıca nedenler arasında. Çağımızın çocukları çok hareketsiz, parklarda bahçelerde oynamak yerine, televizyon, bilgisayar ya da tablet karşısında oturuyorlar. Haftada 5 gün 30 dakika yürümeyle kolon kanseri ve meme kanseri riski yüzde 30-40 oranında azaltılabiliyor.

Sebze ve meyveler iyi yıkanmalı: Sebze ve meyveleri iyi yıkamak, tuzlu ve sirkeli suda bekletmek yiyeceklerin kimyasallarını/ilaçlarının arındırılmasında oldukça önemli.

Elektronik cihazlar: Dünya Sağlık Örgütü'nün yaptığı, 14 ülkeden 31 bilim insanının katıldığı kapsamlı araştırmaya göre cep telefonu beyin kanseri riskini artırıyor. Araştırmada bir beyin kanseri tümörü olan gliomanın oluşum riski, kablosuz sistem kullanımıyla artarken, cep telefonu kullanılırken mutlaka kulaklık kullanılması önerilerek telefonun yastığın altına ya da başucuna konarak uyunmaması gerektiği belirtiliyor.

Stresten uzak durulmalı: Birçok kanser türü, bağırsak hastalıkları, tansiyon, diyabet ve kalp hastalıklarının strese bağlı olduğu bilimsel olarak da kanıtlamış durumda. Kanserden ve diğer hastalıklardan korunmak için stresle mücadeleyi ve stresi biraz daha hafif yaşamayı öğrenmek önemli. Fiziksel aktivite, egzersiz, meditasyon, yoga, müzik terapisi gibi yöntemlerden faydalanılarak stres azaltılabilir.

Obeziteye karşı önlem alınmalı: Fazla kilolu ve obez kişilerde özellikle menopoz sonrası meme kanseri, bağırsak kanseri, rahim kanseri, yumurtalık kanseri, yemek borusu kanseri, pankreas kanseri, böbrek kanseri, prostat kanseri, mide kanseri ve safra kesesi kanseri riskinin arttığı görülüyor. Araştırmalar fazla kilo ve obezitenin kanseri tetiklediğini gösteriyor. Östrojen ve insülin de dahil olmak üzere, bu hormonların bazılarının yüksek düzeyde olması belirli kanserlere yakalanma riskini arttırabiliyor. Araştırmalar, obezite ve fiziksel aktivite yetersizliğinin yüzde 20-25 oranında özellikle meme, kolon ve yemek borusu kanserlerine yakalanma riskini artırdığını gösteriyor. Obezite ayrıca karaciğer ve rahim kanseri riskini de yüzde 20-30 oranında artırıyor.

Kaliteli uyku uyunmalı: Düzensiz ve kalitesiz uykunun hormonlar ve metabolizmayı olumsuz etkiliyor. Uyku sırasında vücut için fayda sağlayan birçok hormon salgılanıyor. Uyku bozuklukları hem fiziksel hem de ruhsal pek çok hastalığı tetiklediği gibi kanser riskini de artırabiliyor.

Mikrodalga fırınlarda kullanılan kaplara dikkat edilmeli: Mikrodalgaların, yiyeceklerin yapısını bozduğu ve yiyeceklerdeki besin değerlerini oldukça azalttığı iddia ediliyor. Böylece vücuda alınan vitaminlerin değeri bozuk veya değişmiş oluyor. Bu da zamanla kansere yol açabiliyor. Mikrodalga fırını kullanırken kullanılan kapların mikrodalgaya uygun olmasına özellikle dikkat edilmeli.

11:00-16:00 saatleri arasında güneşe çıkılmamalı: Güneş, cilt kanseri riskini artırıyor. Özellikle de güneş ışınlarının, çok yoğun ve kanserojen etkiye sahip oldukları 11:00-16:00 saatlerinde güneşe çıkmamakta yarar var. Cilt tipine uygun, yüksek koruma faktörlü güneş kremlerini kullanmak önemli.

Eskimiş tavalar kullanılmamalı: Eskimiş, çizilmiş teflon tavaların kullanılmamasında fayda var. Ancak kaliteli, yüksek standartlarda üretilmiş tavalarda risk olmadığı belirtiliyor.

Cam ya da ahşap mutfak malzemeleri tercih edilmeli: Plastik, kanserojen maddeler içerir. Bunun yerine cam ya da tahta ürünler kullanılmalı. Ancak artık çok kaliteli plastik ürünler var ve bunlar fırına hatta mikrodalgaya bile girebiliyor.

23 Kasım 2018 Cuma

Egzamadan korunmak için 12 önlem!

Toplumda yaygın olarak görülen, genellikle eller, parmak araları, kollar ve saç derisinde ortaya çıkan egzama hastalığı en çok ev kadınlarını tehdit ediyor. Özellikle ev temizliğinde kullanılan su, deterjan veya sabunlar da egzamanın sebepleri arasında yer alıyor. 

Egzamadan korunmak için bazı tedbirlerin alınması ve bu hastalığın tekrarlamaması için düzenli kontrollerin yaptırılması büyük önem taşıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Gökhan Okan, egzama ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Derinizde içi su dolu kabarcıklar ortaya çıkabilir
Egzama ilk etapta içi su dolu kabarcıklar olarak kendini göstermektedir. Daha sonra bu kabarcıkların yerini kepeklenmeler, kabuklar alır ve son aşamada ciltte kalınlaşma gözlenir. Her hastada aynı belirtiler görülmez. Egzama, kalıtsal olabileceği gibi, harici nedenlere bağlı olarak da gelişebilir. Çok sık karşılaşılan bir hastalık olmasına rağmen ne yazık ki egzamanın kesin tedavisi bulunmamaktadır. Burada esas tedavi, korunmadır.

Kuaförler ve temizlik işçileri de risk altında
Günlük yaşamda kullanılan deterjanlar ya da mesleki nedenlerle kullanılan yapıştırıcılar ve kimyasal çözeltiler egzamaya zemin hazırlar. Bu nedenle egzamanın en sık görüldüğü grupta ev kadınları, temizlik sektöründe çalışanlar ve kuaförler yer alır. Değişik tipleri bulunan egzamanın en çok etkilediği organlardan biri ellerdir. Ellerdeki egzama çoğunlukla derinin biyolojik savunma kapasitesinin azalması veya yok olması sonucunda ortaya çıkar. Su, sabun, deterjan ve tozlu ortam gibi faktörler deriyi yıpratır. Çok sık el yıkamakla ve temizlik işlerinde kullanılan çamaşır suyu gibi maddeler de egzamanın gelişmesine zemin oluşturur. Egzama en fazla el sırtı ve ön kolda görülür. Kuru tipte olan lezyonlar tek elden asimetrik olarak başlar, diğer ele yayılma gösterir.

Egzamanın nedeni alerjik de olabilir
Egzama, alerjik nedenlere bağlı olarak da gelişebilir. Alerjik kökenli olan egzama alerjen maddelerle temas devam ettiği sürece düzelme göstermez. Sadece alerjenlere daha önce duyarlanmış kişilerde meydana gelir. Bir maddeye karşı alerjik reaksiyonun oluşması kalıcı bir sorundur. Duyarlılık bir kez oluştuktan sonra alerjen maddenin çok az miktarı bile egzamaya neden olur.

Yama testi tanı için önemli
Alerjik kökenli egzamalarda alerjeni tespit etmek amacıyla patch yani yama testi uygulanır. Hastanın sırtına alerjen maddelerin düşük konsantrasyonları yapıştırılır. Yapıştırılan maddeler 48. ve 72. saatte açılarak değerlendirilir. Hangi maddeye karşı alerji varsa o maddenin olduğu bölgede kızarıklık, kabarıklık ve sulantı görülür. Test süresince hastanın duş almaması, spor yapmaması ve test sonucunu etkileyebilecek ilaç kullanmaması gerekir. Egzama tanısı hastanın öyküsü, fiziki muayene ve yama testi ile konulur. Yama testinde saptanan alerjenin değerlendirmesi en doğru şekilde yapılmalıdır.

Cildinizi güçlendirin
Egzama tedavisinde başlangıçta ıslak pansumanlar, lokal kortikosteroidli pomadlar ve kortizon dışı bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanılır. Atak sıklığını azaltmak, deriyi güçlendirmek amacıyla nötral sabunlar, bariyer kremler, nemlendiriciler ve eldivenler önerilir.

Saçlarınızda kabuklanmalar görülüyorsa…
Saçlı deri egzamanın görüldüğü diğer bir bölgedir. Saçlı deride pul pul dökülme ve kabuklanma ile kendini belli eden ve seboreik egzama olarak isimlendirilen egzama kronik seyir gösteren bir hastalıktır. Yaz aylarında daha hafifleme göstermekle birlikte kışın artıcı özelliktedir. Sedef hastalığı ile karıştırılmaktadır. Saçlı deri dışında kaşlar, burun yanları, kulak arkası, kulak içi ve göğüs ön yüzü seboreik egzamanın görüldüğü diğer bölgelerdir. Hastalığın atak yapmasında stresin etkisi büyüktür. Genetik faktörler hastalığın gelişmesinde etkiye sahiptir. Hastalığın tedavisinde medikal şampuanlar, steroid içeren losyonlar, kaşıntı giderici tabletler verilir.

Korunmak için alınması gereken önlemler

1.Bulunduğunuz ortamlarda ısının dengeli ve yeterli nem oranına sahip olmasını sağlayın.
2.Nötr sabunları kullanın
3.Banyo sıklığını mevsime göre ayarlayın, gün aşırı banyo yapmaya özen gösterin.
4.Çok sıcak suyla banyo yapmayın, kese ve sert lifler kullanmayın. Banyodan sonra tüm vücudunuza nemlendirici sürün.
5.Evinizi sık sık havalandırın.
6.Evde yünlü ya da polar battaniye, yorgan, tüylü halı ve oyuncak gibi toz çeken eşyaları özellikle yatak odasından uzak tutun.
7.Elinizi sık sık nemlendirin.
8.Temizlik yaparken eldiven kullanın. Deterjan, çamaşır suyu gibi temizlik maddelerinin elinize temas etmemesini sağlayın.
9.Soğuk havalarda yünlü giysilerden mümkün olduğunca kaçının ya da giyecekseniz penye ya da pamuklu içlik üzerine giyinin.
10.Çiğ sebze, meyve, soğan, et ve balık gibi yiyeceklere çıplak elle temas etmeyin.
11.El temizliğini ılık suyla yapın, kağıt havluyla kurulanın.
12.Stresten uzak kalmaya çalışın.

22 Ekim 2017 Pazar

Kalbinizi Koruyacak Basit Ama Faydalı Bilgiler…

Sağlık… Hepimizin çok önemli olduğunu vurguladığımız ama gerçekte en çok ihmal ettiğimiz yanımız… Özellikle de sağlık problemleriyle hastaneleri ziyaret etmek zorunda kalmadığımızda…

Sağlıklı bir yaşamın sağlıklı yaşam tarzını seçerek başladığını, Hisar Intercontinental Hospital Kardiyoloji Bölümü Uzmanı Dr. Fatih Gümüşer ile konuştuk…

Modern şehir hayatının karmaşasında kalp sağlığının giderek daha da önemli bir hale geldiğini dile getiren Uzm. Dr. Gümüşer; "Türkiye’de ve dünyada ölümlerin birinci nedeni kalp damar hastalığından meydana gelmektedir ve sağlıksız beslenme, stres, hava kirliliği, sigara gibi nedenlerle bu oran gittikçe artmaktadır. Genetik faktörler, yaş ve cinsiyet haricinde tüm kalp damar hastalığı risk faktörleri düzeltilebilir ve bu ölümler azaltılabilir" diye konuştu.

Kalp Sağlığınızı Korumak Elinizde…

• Egzersizi hayatınıza dahil edin: Günlük aerobik egzersizler kolesterol ve kan basıncınızı düzenler, şeker hastalığından korur, kalp krizi riskini düşürür. Kendinizi daha mutlu hissetmenizi sağlar, uykunuzu düzenler, kilo vermenize yardımcı olur. Haftada toplam olarak 2,5 -5 saat orta şiddette tempolu yürüyüş, bisiklet, yüzme, kayak gibi egzersizler yapın. Bunu günlük olarak da, birkaç güne de bölerek de yapabilirsiniz. Yaptığınız egzersizin süresi ne kadar artarsa riskiniz o kadar azalır.
• Diyet alışkanlıklarınızı düzenleyin: Sağlıklı bir kalp için sebze, meyve gibi potasyumdan zengin gıdaları ve tahıl, kuru baklagil tüketiminizi artırın. Kırmızı et yerine beyaz eti tercih edin.
• Kolesterolünüzü ölçtürün: 40 yaşın üstünde tüm sağlıklı bireylerin 5 yılda bir kolesterol düzeylerini ölçtürmesi gerekir.
• Tansiyonunuzu ölçtürün: Sağlıklı kişilerin yılda en az bir kere tansiyonunu ölçtürmesi gerekir. Çünkü yüksek tansiyon sinsi bir hastalıktır, çoğu zaman hiçbir belirti vermez.
• Stresi azaltın: Stres vücutta adrenalini artırarak kronik olarak kalp hızınızı ve tansiyonunuzu yükseltir. Yoga, meditasyon, solunum egzersizleri ile stresin vücudunuzdaki etkilerini mümkün olduğunca azaltmaya çalışın.
• Günde 6-8 saat ve kaliteli uyuyun: Kaliteli bir uyku tansiyonunuzu düzenler, düzensiz kalp ritmi olasılığını azaltır. Uykusu düzenli kişilerin kalp krizi ve kalp yetersizliği riski daha düşüktür. Her gün aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmaya gayret edin. Gece horlama ve solunum durmalarınız varsa mutlaka bir uzmana başvurun.
• Uykudan önce yediklerinize dikkat: Yatmadan önce yağlı ve ağır yemeklerden kaçının, çay, kahve, kola gibi kafein içeren içecekleri tüketmeyin.
• Fazla kilolarınızdan kurtulun: Beden kitle indeksi; vücut ağırlığının boy uzunluğunun karesine bölünmesiyle elde edilir. Sağlığınız için bu indeksin 19-25 arasında bir değer olmasına dikkat edin.
• Sigaradan uzak durun: Sigara içiyorsanız kendinize bir tarih belirleyin ve o gün sigarayı bırakın, bunun için çevrenizden destek isteyin. Belirlediğiniz tarihin özel bir gün olması motivasyonunuzu artıracaktır.
• Yemeğe bakmadan tuz dökenlerdenseniz bundan hemen vazgeçin: Günlük önerilen tuz miktarı en fazla 5 gr (1,5 çay kaşığı)’dır.
• Tatile gitmeyi aksatmayın: Çalışmalar göstermiştir ki düzenli tatile giden kişilerde kalp hastalığı daha az görülür.

31 Ocak 2016 Pazar

Rahatlama Egzersizleri Nasıl Yapılır?

Gevşeme bedeninizdeki gerilimden sistematik bir şekilde, kurtulmaktır. 

Derinlemesine gevşediğinizde, motivasyonunuzu ve dikkatinizi yoğunlaştırmayı yitirmeyeceksiniz. Tam tersine bedeninizin neresinde en çok gerilim taşıdığınızın farkına varıp, bu kasları nasıl gevşetebileceğinizi öğreneceksiniz. Hatta, derinlemesine gevşeme için yapılan düzenli alıştırmalar enerjinizi ve üretkenliğinizi artıracaktır.

Yapmanız gerekenler

Şimdi yerinize iyice ve rahatça yerleşin ve herhangi bir tedirginlik hali varsa bir kenara bırakın. Kendinizi gevşetebilme yeteneğini kazandıkça tedirginliğiniz azalıp, yerini gevşemeye bırakacaktır.Gözlerinizi kapatın ve dikkatinizi önce kollarınıza ve özellikle ellerinize çevirin. Şimdi ellerinizi yumruk yapın ve bunu yaparken el ve kollarınızdaki gerilime iyice dikkat edin. Şimdi her iki elinizi de bileklerden, parmak uçları tavanı gösterecek şekilde bükün. Ellerinizin üst kaslarını ve kolunuzun üst tarafını kasarak iyice gerin. Gerilimi hissedin. Ve şimdi gevşeyin kollarınızı eski pozisyonuna getirin.

Gerginlik ve gevşeme arasındaki farkı hissedin.

Diğer bölgeler için...

Kafa: 
1. Alnınızı kırıştırın.
2. Gözlerinizi sıkıca kapayın.
3. Ağzınızı iyice açın, dilinizi damağınıza doğru itin, çenenizi kuvvetlice sıkın.

Boyun: 
1. Kafanızı geriye itin.
2. Kafanızı göğsünüze değecekmiş gibi öne eğin.
3. Kafanızı sağ omuzunuza doğru döndürün.
4. Kafanızı sol omuzunuza doğru döndürün.

Omuzlar: 
1. Omuzlarınızı kulaklarınıza çekecekmiş gibi yukarı çekin.
2. Sağ omuzunuzu kulağınıza değecekmiş gibi yukarı çekin.
3. Sol omuzunuzu kulağınıza değecekmiş gibi yukarı çekin.
Bu alıştırmalar da bazı kasları belli bir süre gergin hale getirme, gergin tutma ve yavaş yavaş gevşeterek, gerginlik ve gevşeklik arasındaki farkı hissetmek amaçlıdır. Kaslarınızı gergin halden gevşetirken aynı zamanda içinizden "rahatla ve bırak" deyin. Derin soluk alın. Nefesinizi yavaş yavaş verirken sessizce rahatla ve bırak deyin.

Çarşaf kırışıklığı uyku bozukluğu habercisi

Sabah yatak kenarında toplanmış çarşaf hem uykuyu hem de sağlığı olumsuz etkileyen "uykuda hareket bozukluğu"nun habercisi olduğu bildirildi.

Türk Nöroloji Derneği Uyku Bozuklukları Çalışma Grubu Üyesi ve Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Aksu, uykuda hareket bozukluğunun çeşitli sağlık sorunlarına yol açtığını belirtti.

"Sabah çarşafını yatağın kenarında veya üstünde bulanlarda uykuda hareket bozukluğu olabilir" uyarısı yapan Aksu, uykuda hareket bozukluğunun en önemli belirtisinin, yatakta çok hareket etmek olduğunu ancak bu hareketlerin çoğunun hasta tarafından hatırlanmadığını anlattı.

KALP KRİZİ VE FELÇ NEDENİ
Bu tür rahatsızlıkların kalp krizi ve felce bile yol açtığına dikkati çeken Aksu, "Uykunun yetersiz olması ev ve iş kazalarına davetiye çıkarır" uyarısında bulundu.

Uykuda hareket bozukluluğuna karşı ilaç tedavisi uygulandığını ifade eden Aksu, sık görülen hareket bozukluklarından diş gıcırdatmasında ise gece ağız içine takılan protezler ya da botoks uygulamasının yararlı olduğunu, çiğneme ve şakak kaslarına düşük dozda uygulanan botoksun en az 6 ay süreyle bu rahatsızlığı önlediğini belirtti.

BAŞKA NEDENLERE BAĞLI OLABİLİR
Türk Nöroloji Derneği Uyku Bozuklukları Çalışma Grubu Başkanı ve Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hikmet Yılmaz da "parasomni" denilen, anormal hareket ve davranışların, uykuya dalarken, yüzeysel uyku veya derin uykuda ya da rüyaların gözlendiği REM uykusunda görüldüğünü söyledi.

Bunların genellikle çocukluk yaşlarında başladığını, yaş ilerledikçe parasomnilerin sıklık ve şiddetinin azaldığını ifade eden Yılmaz, "Parasomniler, temel uyku bozukluğu olabileceği gibi baş ağrısı, nöbet, astım, aritmi, gastroözefajial reflü gibi altta yatan çeşitli bozukluk ve belirtilere bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Bu nedenle parasomnilerin nedenini ortaya çıkarabilmek için görüntüleme yöntemleri ve diğer rutin tetkiklerin yapılması gerekir" diye konuştu.

EPİLEPSİ İLE KARIŞTIRILABİLİR
Parasomnilerin bazen epilepsi ile karıştırıldığına dikkati çeken Yılmaz, genetik yatkınlık, çevresel, uyku devamlılığını ve bütünlüğünü bozan veya psikososyal stres faktörler, ateşli hastalıklar, ilaçlar, solunum bozuklukları, alkol ya da madde kullanımı veya yoksunluğunun sorunun ortaya çıkmasına yol açabildiğini vurguladı.

Prof. Dr. Yılmaz, uyku bozukluklarıyla ilgili şu bilgileri verdi:

"HANGİ UYKU EVRESİNDE OLDUĞU ÖNEMLİ"
"Parasomnilerin hangi uyku evresinde olduğu, nedenin belirlenmesinde ve tedavide önemlidir. Gecenin ilk birkaç saati içerisinde ortaya çıkan, kişinin sabah hatırlayabildiği bir parasomni için ayırıcı tanıda uyku terörü ön plana çıkarken sabaha karşı görülen, belirgin terleme, çarpıntı gibi bulgular ve sabah hatırlanamayan bir atakta ayırıcı tanıda kabus bozukluğu akla gelir."

Ebeveynler ve eşlerden alınan öykülerin önemine işaret eden Yılmaz, "Çocuklar ataklar sırasında yaşadıklarını iyi tanımlayamadıkları ve yeterli öykü veremedikleri için bunların değerlendirilmesinde ebeveynlerin katkıları gerekir. Yatak arkadaşlarından ya da ebeveynlerden aldığımız öyküler bu açıdan önemli" şeklinde konuştu.

23 Ocak 2016 Cumartesi

Bu belirtiler hastalıkların habercisi

Zaman zaman ‘yorgunum’, ya da ‘hafif bir rahatsızlık geçiriyorum’ diyerek geçiştirdiğiniz bu belirtiler, vücudunuz ile ilgili önemli sinyaller verip bazı hastalıklara işaret ediyor olabilir.

Memorial Etiler Tıp Merkezi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Murat Görgülü, “Vücudumuzdaki hangi belirtiler, hangi hastalıkların habercisi olabilir?” sorusunun yanıtını verdi.

İnsan vücudunun hastalıklara yanıtı, kişinin yapısı ve hastalığın çeşidine göre değişiklik gösterebilir. Ancak vücudumuzdaki bazı belirtilerin, ne gibi hastalıklardan kaynaklanabileceğini bilip, ona göre önlem almak önemlidir.


Her gün herkesin sıklıkla karşılaştığı bazı vücut fonksiyonu değişiklikleri, farklı hastalıkların habercisi olabilir. Hastalığın ne olabileceği hakkında hem hastaya hem de hekime ön fikir veren bu bulgular değerlendirilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır. Aşağıda sıralanan bulgularda da görüleceği gibi bazı önemsiz gibi görünen şikayetler, ciddi hastalıkların habercisi olabileceği gibi sıradan durumlar da olabilir. Bu yüzden vücudumuzdaki hiçbir değişikliği göz ardı etmemeli ve konunun uzmanı bir hekime başvurulmalıdır.

Hastalıkların bulundukları sistemlere göre bulgular şöyle sıralanabilir:


Derideki değişiklikler:Ciltte ve göz aklarında sarılık: Hepatit A,B,C,D,E,F,G gibi çok çeşitli sarılık hastalığı yapan virüslerden, bazı genel hastalıklara neden olup beraberinde karaciğer tahribatına da neden olan virüslerden, bakteri cinsi mikroorganizmalardan, safra kanalında tıkanma yapacak taş tümör, apse gibi durumlardan, karaciğerinden ya da başka organlardan gelmiş tümörlerden ve pankreas tümörlerinden dolayı meydana gelebilir.Solukluk: Bu belirti en sık kansızlıkta gözlenir. Ayrıca kronik organ yetersizliği ve özellikle dolaşımın yavaşladığı kalp yetersizliğinde de gözlenebilir.Morarma (Siyanoz): Dolaşımda yeterli oksijen bulunmamasından kaynaklanır ve başlıca nedenleri kronik bronşit, amfizem gibi akciğer hastalıkları, polisitemi denilen kan fazlalığı, kalp yetersizliği ve kalp kapak hastalıklarıdır.Döküntüler: Cilt döküntüleri genellikle alerjik durumlarda ve kızamık, kızamıkçık, suçiçeği gibi döküntülü hastalıklarda görülür. Ayrıca kronik karaciğer rahatsızlıkları gibi durumlarda da özel cilt döküntüleri olabilir.


Genel değişiklikler:
Ateş: Vücut ısısının artması (37,2 üzerine çıkması) “Ateş” olarak değerlendirilir. En sıklıkla viral ve bakteriyel enfeksiyonlarda gözlenir. Daha az olarak da karaciğer, akciğer, pankreas tümörlerinde ve bazı romatizmal hastalıklarda gözlenir.Kilo kaybı: Yeterli gıda alınmaması durumları, hipertiroidi denilen tiroid bezinin fazla çalışması, kronik enfeksiyonlar, kanserler, ciddi kalp yetersizliği, mide ve bağırsak rahatsızlıkları, bazı paraziter hastalıklar, kilo kaybına yol açabilir.Kilo alımı: Tiroid bezinin az çalışması, böbrek üstü bezi rahatsızlıkları, bazı seks hormonu bozuklukları ve fazla kalori alınımı kilo artışına yol açar.Halsizlik: En sık rastlanan halsizlik nedeni; stres, yetersiz ve kalitesiz uykudur. Ancak bu şartlar olmadan da bazı durumlarda birkaç günden fazla süren halsizlik görülebilmektedir. Bu durumda, enfeksiyon, bazı madde ve ilaç kullanımı, kronik viral hastalıklar (AIDS gibi) ve ek bulgular da değerlendirilerek tümöral oluşumlar araştırılabilir.


Solunum sistemi bulguları:
Öksürük: En sık rastlanan solunum sistemi bulgusudur. Sigara ve diğer tahriş edici maddelere karşı üst solunum yolu ya da akciğer enfeksiyonlarına, akciğer ve solunum yolları tümörlerine, mideden asitli suların gelip boğazı tahrişine (reflü), kalp yetersizliğine bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bazı ilaçların yan etkisi olarak ve astım gibi solunum zorluğu yapan durumlarda da oluşabilir.Nefes darlığı: Hastanın aldığı nefesin kendine yetmemesidir. Sıklıkla kronik akciğer hastalıkları, kalp yetersizliği, kalp kapak hastalıkları, akciğer enfeksiyonları, astım krizleri, akciğer tüberkülozu-tümörleri ve ağır kansızlık durumlarında görülür.

Balgamla ya da öksürükle ağızdan kan gelmesi (Hemoptizi): Sıklıkla akciğer tüberkülozu ve
akciğer tümörlerinde gözlenir. Daha az olarak zatürree, bronşit gibi enfeksiyonlarda, yakıcı gaz ya da madde inhalasyonunda da görülebilir.


Kalp ve damar sistemi bulguları:

Göğüs ağrısı: Basit kas ağrısından, kalp krizine kadar geniş bir yelpaze çizer. Ayrıca akciğer enfeksiyonları, mide ve yemek borusu rahatsızlıkları da göğüs ağrısı yapabilir.Tansiyon düşmesi (Hipertansiyon): Özellikle su ve tuz kaybına bağlı olarak gelişir. Ayrıca ağır kalp yetersizliği, akut kalp krizi, alerjik reaksiyonlarda da gözlenebilmektedir.Geçici bilinç kaybı ve bayılma (Senkop): Kalp ritim bozuklukları, kana mikrop karışması, sara nöbetleri, kalp krizi gibi durumlarda gelişebilir.Dokularda aşırı sıvı birikimi (Ödem): En sık kalp yetersizliğinde görülür. Aşırı tuz alımı, uzun süre ayakta kalma ve varisler de bacaklarda ödem yapabilir. Ayrıca tiroid bezi rahatsızlıkları da ödeme yol açabilir. Karaciğer bozukluğu ya da alım azlığına bağlı kanda protein düşmesi de bir ödem nedenidir.Tansiyon yükselmesi (Hipertansiyon):  Aşırı tuz alımı, ailesel yatkınlık, böbrek ve böbrek üstü bezi ve bazı hormonal bozukluklar tansiyonda yükselmeye yol açarlar.

Mide ve bağırsak sistemi bulguları:

Kabızlık: En sık görüleni “Alışkanlığa bağlı” (Habituel konstipasyon) kabızlıktır. Ancak bazı sistemik rahatsızlıklar, bağırsak sisteminde tıkanmaya yol açabilecek tümör, parazit, enfeksiyon durumları, kandaki sıvı ve elektrolit denge bozukluğu da kabızlık yapabilir.İshal: Sık ve sulu büyük abdest yapmaktır. En sıklıkla mikrobiktir ve kendiliğinden geçer, ancak bazı zehirlenme durumları, üre yüksekliği, bazı ilaçlar, parazitler ve sindirim sistemi tümörleri de uzayan ishale neden olabilir.Ağız yolu ile ya da makat görülen kanamalar: Ağız yolu ile olan kanama sıklıkla mide, yemek borusu ve on iki parmak bağırsağı kaynaklıdır. Makattan olan kanama ise ince ve kalın bağırsak kaynaklı olup, kanın rengine göre kanama düzeyi tespit edilebilir. Ülserler, ağır gastritler, enfeksiyonlar ve sindirim sistemi tümörleri kanama nedenidir.Yutma güçlüğü (Disfaji): Özellikle yemek borusu yanıkları ve tümörlerinde görülür.Karın ağrısı: Basit enterit, gastrit, mide bağırsak delinmesi gibi pek çok önemli sebep haricinde karın bölgesinde bulunan organların herhangi birindeki ufak bir rahatsızlık sebebiyle bile oluşabilmektedir.Karında şişlik: Gaz birikimi, şişmanlık, asit dediğimiz karın zarlarında sıvı birikimi, gebelik ve tümöral oluşumları akla getirmelidir.
Boşaltım sistemi (böbrek ve idrar yolları) bulguları:
Günlük çıkarılan idrar miktarının azalması (Oligüri): Sıvı alımı yetersizliği, böbrek yetersizliği, kalp yetersizliği, bazı ilaçlarla ve maddelerle zehirlenme gibi pek çok sebepten oluşabilir.Günlük çıkarılan idrar miktarının çok fazla olması (Poliüri): Başlıca nedenleri sıvı alımı fazlalığı, kontrolsüz şeker hastalığı, erken dönem böbrek yetersizliği, idrar söktürücü ilaç kullanımıdır.İdrarın kanlı ve kırmızı renkte gelmesi (Hematüri): Böbrek ve idrar yolu taşları, enfeksiyonları, yaralanmaları, tümörleri ve nefrit denilen akut ya da kronik böbrek enfeksiyonlarında görülür.Yan ağrıları: Özellikle böbrek taşı ve enfeksiyonu durumlarında şiddetli yan sırt ağrıları oluşur.

Kan ve lenf bezi sistemi bulguları:
Kanama: Kendiliğinden ya da bir travma nedeniyle oluşan bir durumdur. Dokuda bütünlük bozulması ya da kanda pıhtılaşma faktörü eksikliğinden oluşabilir. Ayrıca kanda pıhtılaşma sağlayan trombosit eksikliği de kendiliğinden kanama nedeni olabilir.Lenf bezlerinde şişme: Özellikle boyun bölgesi, koltuk altı ve kasık bölgesinde bezeler halinde oluşur. Basit bölgesel enfeksiyonlar ile o bölgedeki romatizmal ve tümöral oluşumlar ile lenfoma denilen lenf bezi kanserine bağlı olabilir.


Sinir sistemi bulguları:
Baş ağrısı: En sık görüleni stres ve yorgunluğa bağlı gerilim tipi baş ağrısıdır. Migren, sinüzit ve boyun kireçlenmeleri de sık rastlanan baş ağrısı sebebidir. Ayrıca beyin zarı iltihabı, beyin iltihabı ve kafa içi organlardaki tümöral oluşumlar da gittikçe artan tarzda baş ağrısı yapar.
Baş dönmesi: Sıklıkla iç kulak rahatsızlıklarından olur. Boyun fıtığı, kireçlenmesi, bazı ilaçlara veya enfeksiyonlara bağlı olarak da görülebilir.Bilinç değişikliği: Travma, kanda tuz ve sıvı dengesinin bozulması, yüksek ateş, beyin ve beyin zarı enfeksiyonlarında ani bilinç değişiklikleri olabilir. Yavaş gelişen bilinç değişikliklerinde demans ve kafa içi yer kaplayan kitle araştırılmalıdır. Nöbet geçirme de buna dahildir.


Hormonal sistem bulguları:
Adet görememe hali (Amenore): Gebelik, menopoz, hormonal bozukluklar, guatr rahatsızlığı, hormon etkili bazı ilaçların alımı, aşırı zayıflık, aşırı stres başlıca nedenleridir.Kadınlarda yüzün ve vücudun erkek tipi kıllanması (Hirsutizm): Böbrek üstü bezi rahatsızlıkları, bazı hormon etkili ilaçların alımı, beyine ya da yumurtalıklara bağlı hormon yetersizliklerinde görülür. Nadiren ailesel durumlarda da gözlenebilir.Saç dökülmesi (Alopesi): Bölgesel ya da geneldir. En sık görülme nedeni strestir, özellikle kadınlarda erkek tipi saç dökülmesi olması bazı hormonal rahatsızlıklardan dolayı olur.


Kalp Krizi Riskini Öğrenmenin En Kolay Yolu...

Kalp krizi geçirmek, pekçok insanın ortak kaygısıdır. Kişinin ailesinde veya çevresinde kalp krizi geçirenler varsa bu korku daha da artar...

Modern cihazlarla, ilaçsız ve çok kısa sürede yapılabilen kalsiyum skorlaması, dört yıl içerisinde kalp krizi geçirme riskinin derecesini ortaya çıkarıyor. Kalsiyum skorlaması buzdağının görünen yüzünü değil; suyun altını da gösterdiği için uyarıcı önem taşıyor.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ölüm nedenlerinin başında gelen kalp ve damar hastalıklarının önceden fark edilmesini sağlayacak testler hayat kurtarıyor. Derin bir nefes alma süresinde yapılabilen kalsiyum skorlaması, kalp damarlarındaki kireçlenme miktarını ve buna bağlı olan koroner arter hastalığı riskini ortaya çıkarıyor. Kalsiyum skorlaması sonuçları, kişinin gelecek yıllarına ilişkin bilgi veriyor.

Kalp krizi riskinin önceden belirlenebilmesini sağlayan yöntemler arasında ilk akla gelenin anjiyo olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Gürsel Ateş, anjiyo ile kalsiyum skorlamasının birbirinden farklı iki yöntem olduğunu vurgulayarak şu bilgileri veriyor: “Anjiyoda kişinin varolan şartları belirlenip, tedaviye gereksinim duyup duymadığına karar veriliyor. Kalsiyum skorlamasında ise kişinin damarındaki gelişmeleri görmek amaçlanıyor. Böylece, ilerleyen yıllarda kalp krizi geçirme riskinin daha iyi belirlenmesi sağlanıyor.”

40'lı Yaşlara Dikkat!

Belirgin herhangi bir şikayet olmamasına karşın ailede kalp hastalıkları görülüyorsa kişinin kalsiyum skorlaması yaptırması öneriliyor. Dr. Gürsel Ateş, “Koroner arter hastalıkları, 40’lı yaşlardan itibaren giderek artan bir seyir izliyor. Aile öyküsü olan kişilerde, genç yaşlarda da kalp krizi riski olasılığı var. Araştırmalar, damarlarında kalsiyum birikmesine rastlanmayan kişilerin dört yıl boyunca kalp krizi geçirme riskinin çok düşük olduğunu gösteriyor” diyor.

Kalsiyum skorlamasında istenen, sonucun sıfır olması. Sonuç sıfır değilse, damardaki kalsiyum birikiminin miktarına göre kişide düşük, orta ya da yüksek derecede kalp damar hastalığı riski olduğu düşünülüyor ve çıkan sonuca göre ilaçla tedaviye başlanıyor. Ciddi bir damar tıkanıklığı saptananlara ise koroner anjiyografi uygulanıyor.

Kalsiyum Skorlaması Nasıl Yapılıyor?

Hastaya ağızdan veya damardan hiçbir ilaç verilmeden, bilgisayarlı tomografi ile sadece bir tutumluk nefes süresinde yapılan kalsiyum skorlaması, hekimlere göre en önemli tarama testlerinden biri. Modern cihazlarla yapılan ölçüm ile daha az radyasyon alınıyor.

Kalp-Damar Hastalıkları Açısından Riskli Gruplar

• Sigara kullananlar
• Trigliserid ve HDL düzeyi yüksek kişiler
• Diyabet ve hipertansiyon hastaları
• Kilo fazlası olanlar
• Metabolik hastalıkları bulunanlar
• Bel çevresi erkeklerde 102,  kadınlarda ise 96 santimetreyi geçenler

6 Mayıs 2014 Salı

Yeşil çayın yararları

Kanser riskini düşüren, cildi zararlı toksinlerden arındıran, kan basıncını düzenleyen, hafızayı diri tutan, damarları rahatlatıp kilo verdiren yeşil çayın yararları saymakla bitmiyor. İşte yeşil çay mucizesinin şifreleri…

Yeşil çayın yararları hakkında hâlâ şüphe duyan ve içmeye başlamamış olanlar varsa, bir kere daha hatırlatmakta fayda var.

Kanser riskini düşürür

Bir antioksidan çeşidi olan polifenoller yeşil çayda bolca bulunur. Bu antioksidan çeşidi, kanser hücrelerinin vücudunuzda barınmasını zorlaştırır, kan damarlarındaki akışkanlığı güçlendirir. Yapılan birçok çalışma ışığında şunu biliyoruz ki, yeşil çay içmek, mide, meme, kolon ve prostat kanserleri riskini azaltmaktadır.

Cildi pürüzlerden kurtarır

Bir sıyrık, ısırık veya küçük bir yaranız varsa, işte size çok ilginç bir yöntem: Yeşil çay yapraklarını, demleme sonrası atmayın. Bir parça pamuğu ıslanmış yeşil çay yapraklarına bastırın, daha sonra bunu cildinize sürün. Çay, doğal bir antiseptik görevi görür ve ciltte bölgesel kaşınmayı önlemede yardımcı olur. Güneş yanıkları veya akşamdan kalma gözaltı morlukları için de aynı yöntemi deneyebilirsiniz.

Yeşil çay aynı zamanda güneşten kaynaklanan cilt kanserini önlemede yardımcı maddeler içerir. Güneşe çıkmadan önce pamukla ıslatılmış yeşil çay özütlerinden cildinize sürebilirsiniz.

Kan basıncını düzenler

Sağlıklı bir kan basıncı oranına sahip olmak çok önemli. Günde sadece yarım fincan yeşil çay içenler, içmeyenlere oranla yüzde 50 daha az yüksek tansiyon riski taşır. Yeşil çay içeriğinde bulunan antioksidanlar sayesinde, yüksek kan basıncını ve kan damarlarının büzüşüp daralmasını engeller.

Hafızayı diri tutar

Yetişkinler üzerinde yapılan bir araştırmada, günde en az iki fincan yeşil çay içenlerin, içmeyenlere oranla daha az zihinsel gerileme ve idrak kabiliyeti sorunları yaşadığı gözlemlenmiştir. Bunun nedeni, yeşil çayın içinde bulunan antioksidanların, vücudumuzdaki serbest radikallerle savaşması ve böylece beynimizdeki sinirlere ekstra bir koruma sağlamasıdır.

Kilo verdirir

Evet, şaşırmayın. Son önerimiz belki de bu aralar en çok kafanıza takılan sağlık sorunlarından biri! Yeşil çay içeriğindeki maddeler sayesinde kan akışınız hızlanır, kalori yakma işlemleri vücudunuzda daha çok yer bulur ve her bir yudum bu işlemleri hızlandırır.